Hadi Adalar’a gidelim dendiğinde, bugün akla gelen çam ağaçları arasında yürüyüş yapmak, faytonların şosede çıkardığı tıkır tıkır sesler eşliğinde tepelere çıkıp manzara seyretmek, sahildeki lokantalarda balık keyfi yapmaktan ibaret. Hele bir de hafta sonu gittiyseniz, kalabalıklar içinde yolunuzu bulmaya çalışmak da ekleniyor bu rutin beklentilere…
Bense sizlere, Heybeliada’ya gittiğinizde, bunların yanı sıra, yakın tarihin izini sürmeyi önereceğim: Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün uzun yıllarını geçirdiği ve bugün “İsmet İnönü Evi” adıyla Pazartesi hariç her gün 10:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müze evi gidin, görün, gezin diyeceğim.
1924 senesinde ciddi bir rahatsızlık geçiren İnönü’ye doktorlar kesin istirahat önerirler. O da Heybeliada’daki bu evi eşyalarıyla birlikte kiralar.
Hakikaten de, çok hızlı bir şekilde, buram buram temiz hava ve doğal ortam sunan Heybeliada’da sıhhatine kavuşur İnönü ama zaten hızla iyileşmekten başka da çaresi pek yoktur, Şeyh Sait İsyanı başladığı için, yeniden Başkakanlık görevine atanır. Yine de tam kopmaz bu evden: aile, yazları bu eve gelmeye devam eder. O kadar severler ki ailecek bu evi, 1934’te evi almaya karar verirler ama paraları yetişmez. Evi eşyasız almak zorunda kalırlar, eşyaları ise Mustafa Kemal Paşa İnönü ailesine hediye eder. Bugün evi gezerken gördüğümüz eşyaların hepsi, taa 1934’ten kalmadır işte. O yüzden de “la belle époque” döneminin sade ama bir o kadar da vurucu art deco ağırlıklı dekorasyonu hakim bütün eve bugün bile.
İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı olduğu 1938-1950 yıllarında, görevi gereği çok sık kalamasa da Heybeliada’daki bu mütevazı evde, ailesi yine yaz mevsiminin en azından bir kısmını burada geçirmeye devam eder.
Ama ev, esas canlılığını, İnönü’nün muhalefette olduğu 1950-1960 yılları arasında bulur. Aile zamanının büyük bir kısmını burada geçirir, İsmet İnönü’nün ünlü “çivileme” atlayışları, askılı mayosuyla fotoğrafları, hep bu dönemdeki Heybeliada günlerindendir. 27 Mayıs’tan sonra, İsmet İnönü yine devlet işlerine geri dönünce, balkonlarında çay saatleri, keyifli akşam yemekleri eksik olmayan ev, yine sadece yazları ara sıra ziyaret edilir olur. 1973’te İsmet İnönü’nün vefatından sonra ise, her ne kadar aile evi sürekli temiz tutsa, aralarda gelip konaklasa da, Heybeliada’daki ev, eski ihtişamını ve canlılığını kaybeder.
İsmet İnönü Vakfı’nın bu evi “İsmet İnönü Evi” olarak yapılandırması sayesinde, bugün bizler, ülkemizin ikinci Cumhurbaşkanı’nın mütevazı yaşantısını birinci elden görebiliyoruz. Dönemin eşyaları, ailenin o dönemki kıyafetleri, hem özel yaşamdan hem devlet adamlığı döneminden fotoğraflar, o günleri bize yeniden yaşatıyor adeta.
Dediğim gibi, siz yine sahilde balığınızı yiyin, çamlar arasında yürüyüşünüzü yapın, fayton sefasınızın tadını çıkartın Heybeliada’ya geldiğinizde ama bir de İsmet İnönü Evi’ne uğrayın, neredeyse 80 yıl öncesinin devlet adamı yaşamına şahit olun, inanın güzel bir deneyim olacak, birinci elden tavsiyedir….
Konuk Yazar tuba Köseoğlu Okçu @tubakoseogluokcu